Hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor bu kabusname. Günler uzadıkça uzuyor ama, tünelin sonunda görünen o cılız özgürlük ışığı hiç yaklaşmıyor sanki.
Hesaplaşmadığım günüm, özlemediğim kimse kalmadı ama yine de geçmiyor günler.
İlla herkesin, herşeyin silinmesi mi gerekiyor gitmek için. İlla tükenmek gerekiyor buralardan kurtulmak için. Şafak dedikleri; ışıktan okları içinde geçmişten hiçbirşey barındırmayarak mı vuracak beni o "son" gün ? Sevinmek mi üzülmek mi gerekiyor bitecek günler için ? Kime kızmak gerekiyor bu yaşadıklarım için ? Yoksa gereklimi böyle bir yeniden başlayış ? Kimsenin koparamadığı geçmişimden kopabilmek için mi geldi bu mecburiyet başıma ?
Yeniden doğmak, yeniden başlamak bu kadar mı ızdırap yüklüymüş ?
Tanımayacaklar galiba beni döndüğümde. İçimde yıkılan şehirler dışıma da sirayet edecek, değişmiş olacağım büsbütün.
Evim dediğim yer sıcak, nostaljik bir anıdan ibaret kalacak, yeni evlere, yeni şehirlere bürüyecek gözüm herşeyi. Barındırmayacak eskiden yaşadığım sokaklar içerisinde beni, gitmek bir mecburiyet olacak. Bomboş kalmış içim yeni anılar için vuracak yollara beni. Yeni hatalar, yeni yanlışlar, yeni doğrular dolduracak içimi, yeniden muhasebelerini yapmaya yetecek kadar çoğalıp içimden taşıncaya kadar. Sonra yine bir tükeniş, yeni bir başlangıç isteği, bir yetinememezlik vuracak aklımı.
Hepsini görebiliyorum şimdiden. Bütün o eskiyecek yenilerin kokusunu alabiliyorum şimdiden. Bütün benliğim kurban etmek istiyor kendini yeni doğuşlar için. İçin için yanıyor yeni doğuşlar için ben dediğim....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder