22 Eylül 2010 Çarşamba

Cedidname Vol.6

Aynanın karşısındayım sabahtan beri...Güneş hiç doğmadı sanki bugün, heryer kapkaranlık, kolumu kaldırmak için bile istek duymuyorum....

Beynim zonkluyor, aynadaki aksime bile bakamıyorum. Birşeyler yapmalıyım ama tek başına olmuyor....Evsiz çocuklar gibi sabahın köründe İstanbul'un sağnağı altında ezilerek sevdiğim kızla buluştuğum günleri, gidecek bir evimiz olmadığı için halimize acıyan esnafın sobasında kuruduğumuz, o sahipsiz, o evsiz, o başımıza buyruk olduğumuz günlerdeki iç sıkıntım geliyor aklıma.....o "özgürlüğe has" iç sıkıntısı.....Gökyüzü aynı gökyüzü, bulut aynı bulut , yağmur aynı yağmur ama tekrar yok.... Bu hikaye, bu hayat başka türlü olmalımıydı diye geçiyor içimden, beynim zonkluyor.....

Kendimden bile kaçırıyorum gözlerimi. Şimdi olduğunu hissettiğim gibi bazen kendime bile samimi olmamıyorum.

İçim derinde de derin anlamlara gebeyken dışım sonu başından belli cümlelerden ibaret kalıyor. Gökkuşağındaki renkler gibiyim uzun zamandır, birkaç yağmur damlası sayesinde görebiliyorlar sanki beni, oysaki ben hep oradayım, hep ortasındayım olan bitenin, yağmurun.....

Coşup çağlamak isteyen ruhumun çevresini duvarlarla kapatmışlar, ıslah etmek derdinde sanki bütün kamu beni...Aldırmamaya çalışıyorum, beni öldürmeyenin beni güçlendireceği iddasındayım hala ama hala beynim zonkluyor......

Zaman durmuş, sanki formunu kaybetmiş, iyice kırılıp bükülmüş....
Sanki her zamankinden daha izafi zaman, sanki hem dert hem deva her derde deva tek ilaç zaman.
Sanki hem geçmişte hem bugünde olmama izin veriyorda, o şekilde hayatta bırakıp sıkıntıma çare olmaya çalışıyor hem dost hem düşman zaman.....

Kurulacak yeni bir hayatla birlikte yıkılacak eski günlerin sıkıntısı belkide bunlar, belkide sadece sabır selamet getirecek,bu dünya, fid dünya, zalimlerin zalimi, mucizelerin merkezi dünya, ya ayaklarımın altına ya başımın üstüne serecek toprağını, farkedermi ki diye düşünüyorum, zorluyorum kendimi, alsın bu hayellerin yelleri beynimden sıkıntımın son zerresini, karışsın dursunda kafam, düşünmeyeyim bir süre de olsa hiçbirşey. Başaramıyorum, ne güneş açıyor ne de ilaçlar fayda ediyor.
Beynim zonkluyor......

15 Eylül 2010 Çarşamba

Cedidname Vol.5

Artık evimi bile özlemiyorum, hatta evimin neresi olduğunu hatırlamıyorum diyebilirim.... Sanki ömrüm boyunca burada, bu insanlarla beraberdim. Hayatta hiçbir amacım, hiçbir zevkim yoktu sanki.. Derlerdi de inanmazdım, demekki bu beyin ve anı deformasyonu gerçekmiş.....

Korkunç olsa bile müdahale söz konusu değil anılarımın yok olmasına, korkunç olsa bile önüne geçilmez bu karakter değişiminin. Nasıl geçilsin ki; Tartıştığınız bir adamın tavırlarından ve sorularından sıkılıp "paranoyakmısın" diye terslemeye çalıştığınızda  "benimle Türçe konuş" cevabını alıyorsanız burada başka bir seviyeye geçmeniz gerekiyor demektir....

Dış dünyadan tek haber kaynağınız olan televizyonun kumandasını eline alan "evlen benimle yada "düğün tv" gibi kanalları açıyorsa ve dünya görüşünüz halay çeşitlerinden ibaret kalıyorsa duruşta bir değişiklik yapma zamanı gelmiş demektir....

Sabahları koca kafalı bir adam tarafından hunharca şekillerde uyandırılıp, ranzaya temas eden palaskanın çıkarttığı o katlanılmaz gürültü duyduğunuz ilk ses oluyorsa ve güne bu şekilde bir travma ile başlıyorsanız durup bir kez daha yapılan yanlışın yerini düşünmenin zamanı gelmiştir.....

Beraber aynı koğuşta uyuduğunuz insanlar günün muhakemesini gece uykularında sesli bir şekilde yapıyorlarsa; gecenin bir vakti "tosta o kadar kaşar koyma!!!" diye bir çığlıkla uyanıyorsanız ve bu bağırışlara rağmen tek uyanık kişi sizseniz yanlışlık sizde ve değişmenin zamanı gelmiş demektir......

Aslında insanın kokarcanın dengi bir yaratık olabileceğini görüyor ve bu müthiş potansiyelin sahibi kişininde sizin yan ranzanıda yatması sebebiyle uykuya normal yollardan değilde bayılarak dalıyorsanız silkinip kendinize gelmeniz gerekiyor demektir.......

Gecenin bir yarısında koğuşunuzda kalan birinin kendini asması sebebiyle uyandırılıyorsanız, bu başarısız intahar girişiminin cinler tarafından maktüle yaptırıldığını öğreniyor ve kalan günlerde elinizde dolu bir tüfekle nöbet tutuyor olmanıza rağmen gece yarıları nöbet esnasında korkutulmaya çalışıyorsanız, tuvaletten ve dolabinizdan sürekli birileri çıkıp aklınızı başınızdan şaka niyetiyle almaya çalışıyorsa ve artık kimsenin intahar olayını hatıramamasına rağmen bu eşşek şakalarının sürekli sürüyor olması ve hayatın bir gerilimin filminden farksız bir hale gelmesine alışıyorsanız gerçekten değişmeye çalışmanın zamanı gelmiştir......

Değişimin şart olduğu bir çağda değişimin ileriye doğrumu geriye doğrumu olduğu hiç farketmez, esas olan değişmektir.......

10 Eylül 2010 Cuma

Cedidname Vol.4

Bir bodrum katında buldum kendimi....

"Ben" diye bir şey kalmamışken,
Hayaller hakikatten daha gerçek gelirken,
Anılara sığınmış, onlarla yaşar olmuşken rastladım yine sana,
Sana, başkalarına, anılarına, kokularına......

Bir tek kendime rastlayamadım, bir tek olduğumu sandığım kişiyi göremedim....
Göremedikçe aradım, aradıkça kayboldum
Ne geçmişim ne bugünüm kaldı elimde
Sıkıldıkça sıkıldım....

Şimdi iki emir arası belleğim,
Balık istifi bir yaşamın ortağı 12 er her şeyim
Ne hürriyetime dair hevesim ne de dönmek istediğim bir evim var artık.
Baharlara dairken bütün hayallerim
Yerin dibinde bir küçükcük askerim.......