19 Ağustos 2010 Perşembe

Cedidname Vol.3

Savrula savrula, tökezleyerek ilerleyen bizler.....
Aşırı öğlen güneşine ve sevilmeye muhtaç olan bizler......
Paramparça, liğme liğme ipliklerle hayata tutunmaya çalışan bizler....
Ne gökyüzündeki meleklerin hayalleri
Ne yeryüzündeki hırsımızın ateşi tatmin edebiliyor bizleri...
Ve bizler...
Kahraman hamallar ırkı...
Tanrının bizleri en büyük ilan ettiği günden beri soluk soluğa, hıçkıra hıçkıra ait olduğumuz yeri arıyoruz.....

17 Ağustos 2010 Salı

Cedidname Vol.2

Bir şekilde alışıyor insan herşeye....

Başlarda ezilmeye alıştırıyorlar,
ne vatan ne millet ne de konu ile alakalı hiçbirşey olmuyor bulunduğun yerde,
sadece eziliyor, hem ruhundan hem bedeninden avaz avaz tavizler veriyor
çırılçıplak kalıyorsun bildiğin herşeyi unutmuş bir şekilde
senin gibi bir sürü adamın arasında.....

Seni oracıkta senden edip
yeni bir adama bürümeye çalışıyorlar hamurunu
ve sen de herkes gibi karşı koyduğunu zannediyorsun.....

Sonraları daha bir insancıl tavırlar, yeni insanlar, yeni mekanlar ve bambaşka bir muamele biçimleri beliriyor ufukta. Kapıdan girdiğin andan itibaren önemli ve hakları olan bir insan oluveriyorsun. Tek eksiğin biraz hürriyet ama ondan da bu şekilde ayrı kalacaksam varsın biraz hasret yaşayayım alışkanlıklarıma diyorsun kurtulduğun cehennemi düşünüp düşünüp ve başlıyorsun adapte olmaya. Gün be gün her şey daha net gözükmeye başlıyor gözüne; yemekler iyi, hitaplar medeni, konuşma hakkın var vs vs.... " Galiba bu sefer iyi bir yerdeyim" diyorsun içinden, çünkü aksini düşündürecek hiçbirşey yok, buradaki insanlar gerçekten - meslekleri el verdiği ölçüde-  iyiler....

Sonra bir gün hiçbir iyilik karşılıksız olmaz misali bir çağrı çalınıveriyor kulağına birşeylerle uğraşırken. Herkesi topluyorlar ve "HADİ ÇATIŞMAYA" diyorlar. Sen daha bir şey söyleyemeden atıveriyorlar arabanın içerisine seni ve başlıyorlar sürmeye. Bakıyorsun hitaplar hala güzel, hatta artık cesaret verici ve gurur okşayıcı, neşeler daha yerindeymiş gibi davranılıyor, daha bir serbest, daha bir normale yakın sanki o an ki atmosfer aracın içinde, hatta yolda durup akşam için yiyecek birşeyler almaya bile geliyor konu ama bir gariplik, ortada konuşulmayan ama koca bir kaya  gibi ortada duran bir sorun olduğunu biliyorsun çünkü elindeki kocaman makineli tüfeklerde bunu doğruluyor, çünkü arada bir birbirine değen korkmuş, ne olacağını bilmeyen bakışlarda konuşulmayan gerçeklerin farkında... Yaratılmaya çalışılan suni bir düğün dernek havasında çatışmaya, gecenin zifiri karanlığının ortasına, aç kurtların ortasına yem olarak bırakılmaya gidiyorsun yüzünden ironik bir gülümsemeyle. Ama neolursa olsun, ne kadar korksanda kork, oraya gidiyorsun.......

Belki çatışma gerçekleşmiyor, belki sadece beklediğinle kalıyorsun belkide karşında da duran düşmana aynı filmlerdeki gibi mermi saydırıyorsun. Ne olursa olsun kesin olan tek şey artık bu dakikadan sonra senin için hiçbirşeyin aynı olmayacağı gerçeği oluyor.... Artık savaş nedir anlıyorsun....Artık sürekli tetikte, daha ciddi, hayatın ve hayatının daha net bir şekilde farkında olan ! ve değerini bilen ! bir adama dönüşüveriyorsun sayelerinde......

Cedidname Vol.1

Bu sefer amasyadayım... Bu sefer farklı çünkü bu sefer hiçbir sefere, hiçbir akına benzenmiyor. tutsağım bu kez.Tüm hayatım boyunca hayallere, hayal gücüme tutsakken bu sefer gerçekten tutsağım hemde bu uzay çağında.... 7 gün içinde sadece birkaç saat temiz hava almama ve insanların arasına karışmama izin var ve o izin bile belirli şartlarla veriliyor gardiyanlarım tarafından. Bense yıllardır inadına özgür, inadına başıma buyruk olduğum şu dünyada sus pus oldum şimdi , bana verilen her emire eyvalla diyorum çaresizlikten....




Yer amasya ve uzay çağının en iddalı dönemlerindeyiz ama ben ortaçağa boyun eğmiş, bildiğim her şeye emirle ihanet ederken, ilk defa yaz güneşinde özgür ve mutlu hissedemiyorum ve ard arda istediğim içkilerle avutmaya çalışıyorum kendimi...



Yer amasya ve yıl 2500 .... Kendimle büyük bir hesaplaşma içindeyim ve ilk defa sonuçları kestiremiyorum. Yıllar ruhumu ezememişken şimdi günlere teslim yüreğim, saatler, dakikalar tarafından kemiriliyor etim, kemiğim....



Yıl belirsiz ve yer amasya... dışarda herkes komutan derken içerde köle diyorlar bana, amansız bir çelişki içine sokuyorlar burada beni istememe rağmen... ben köle olma istedikçe birileri beni komtan ilan etmeye çalışıyor, hemde bu çağda, herşey ve herkes bu kadar gerçek ve bilimselken....

8 Ağustos 2010 Pazar

Cedidname

Yazım gibi kargacık burgacık bir fikirname....Hiçbiryere kıpırdayamadan yazdığım bir seyahatname bu....Dokunsan ağlayacak bir sürü sürgünün arasında ölesiye maço bir anıname.....Bomboş bir aklın hiç durmadan çalışmaya çalışmasından kaynaklı bir yazıhane....En nihayetinde çoskun bir kalabalığın içinde sığınmaya çalıştığım bir saklı hane, sırça bir ağlama duvarı bu cedidname.....